Batı Trakyam HaberEditörün Seçtikleri

Gialaoglu, nasıl bir azınlık istediğini yazmış…

İskeçe’nin ünlü Yunan avukatlarından Stergios Gialaoglu yine geçmiş bilgisayarın başına ve adeta döktürmürmüş.

İskeçe’nin ünlü Yunan avukatlarından Stergios Gialaoglu yine geçmiş bilgisayarın başına ve adeta döktürmürmüş. Türk Azınlık çocuklarının yeterli derecede Yunanca bilmediğini yazmış.

Yazı epeyce uzun, anlaşılan hızını alamamış ve yazmışta yazmış, yazdıkça da yazmış. Yazmış ama inanın çok boş şeyleri ve yersiz şeyler yazmış.

Tabi ki katıldığımız bir yanı da var, evet her insan yaşadığı ülkenin dilini çok iyi derecede konuşabilmeli vede yazabilmelidir. Doğru söze ne denir ki?

Ama Gialaoglu’na şunu hatırlatmakta fayda var. Bir insan her şeyden önce kendi anadilini çok iyi konuşup yazabilmeli ki, yabancı bir dil olan Yunancayı, Almancayı ve İngilizceyi daha kolay öğrenebilsin. Bunu biz iddia etmiyoruz, bunu uzmanlar, işin ehli olanlar söylüyor.

Eğitimi eğer bir bisiklete benzetirsek, bisikletin iki tekerleği de eşit olmalıdır. Biri büyük, biri küçük olursa o bisiklet yeterince sağlıklı yol alamaz. Ancak tekerlekler eşit olursa ancak o zaman doğru ve eşit biçimde döner ve yol alır.

Dil de, eğitim de böyledir. Dolayısıyla anaokulları Türk Azınlığın yaşadığı Batı Trakya bölgesinde, Azınlık eğitiminin özel ve özerkliğini de hesaba katmamız gerekir ve iki dilli Yunanca-Türkçe olmalıdır. Tek dilli yani sadece Yunanca olması, bize yukarıdaki örnek verdiğimiz bisikleti hatırlatır. Bir yanı hep eksik, hep zayıf kalır.

Bildiğim kadarıyla Gialaoglu bir eğitimci değildir. Bir çocuğun dil gelişiminin nasıl doğru olacağını bilmeyeceği gibi, Türk Azınlık insanına vede özellikle gençlere dil konusunda yol göstermesi aynı zamanda komik ve trajik bir durum oluşturuyor.

İnsanların benimsedikleri siyasi veya devlet politikası değişik bir şeydir, eğitim bambaşka bir şeydir. Bir toplumun, bir insanın geleceği ile oynama hakkına sahip değilsiniz, asla olamazsınız. Kimse bu hakkı kendinde göremez.

Gialaoğlu şunu iyi bilir, Dilbilgisi diye bir Türkçe dersimiz vardı Batı Trakya’da bizim Türk İlkokulllarında, bu ders Cunta ile birlikte gitti. Daha birçok dersler gibi. Tesadüf mü? Tabii ki hayır!

Kendisi çok iyi bilir, Azınlığı uzun yıllar eğitimsiz bırakan Yunan devletinin ta kendisi değil miydi?

Bir kamyonet ehliyeti vede ruhsatı, hatta açık arkalı kamyonet satın almamızı engelleyen, traktör ehliyeti almamıza engel olan Yunan devletinin ta kendisi değil miydi? Hangi eğitimden bahsediyoruz ki? Olmayan eğitimden mi? verilmeyen eğitimden mi? verilmek istenen zoraki eğitimden mi? önce bunun kararını vermeliyiz.

Yunanistan’ın hedefini biliyoruz. Azınlık okulları zamanla yok olacak. Azınlık çocukları daha anaokul çağından Türkçe öğretisi olmayan sadece Yunanca olan Yunan devlet okullarına gidecek. Böylece Azınlık kendi kültüründen, kimliğinden gelenek ve göreneklerinden koparılacak ve asimile edilerek yok olacak. Aynen Rodos, İstanköy adalarında olduğu gibi. Bunu bu Azınlık çok iyi biliyor. Yunanistan’ın amacı entegrasyon asla değil, amaç asimilasyon ve yok etmek.

Geçmiş yıllarda Türk gençlerine Yunanistan üniversitelerinin kapıları ne derecede ve nasıl, ne kadar açıktı onu da bilir. Ama, Anavatan Türkiye’ye giden bütün Batı Trakyalı Türk gençlerin yüzde 99’u yüksek eğitim aldı ve mezun olarak meslek sahibi oldu, bunu da bilir Gialaoğlu.

Gelelim günümüze. Türk Azınlık çocuklarının Yunanistan’daki üniversitelere girişleri konusunda bir uygulama var, 1000’de 5’lik konteyjan uygulaması. Kendisi de yazısında ne zaman nasıl olduğunu belirtmiş. Oralara girmeyeceğim. Şimdi KINAL partisinin yaptığı bir çalışma ve önerisine değiniyor. Bu konteyjanın bir kat daha arttırılmasını yani 1000’de 10’a çıkarılmasını öneriyor KINAL Partisi.

Ancak Gialaoğlu, burada biraz değil, epey derine giriyor. Türk Azınlık gençlerinin meslek bölümü seçmelerine adeta müdahale edercesine onlara hangi mesleklere yönelmelerini vede eğitim kurumlarında görevli hocaların, Yunanca dili konusunda Azınlık çocuklarını “sıkmaları” için adeta uyarıyor! Yol gösteriyor!

Gialaoğlu meslek seçimi konusunda ve öğrencilerin değişik ve çeşitli eğitim kurumlarına yönelik dağılımı konusunda yol gösteriyor. “Daha fazla filolog, tarihçi, fizikçi, kimyager, çevreci, arkeolog istiyoruz ve sadece doktorlar, eczacılar ve avukatlar değil” diyor ve gençlerin hayal ettikleri ve kariyer yapmak istedikleri meslek seçme haklarına da bir bakıma müdahale ediyor. Bu nasıl mümkün olabilir ki? Bir bireyin meslek seçimine nasıl müdahale edilebilir?

Ünlü avukat Gialaoglu nihayetinde dönüp dolaşıp konuyu yine Türklük ve Türkiye’ye getiriyor. Yalaoğlu yazısında şunu yazıyor, “Türkiye’deki üniversitelerden mezun olan Batı Trakyalı Türk öğrencilerin, Türkiye ve Türklükle hiçbir ilişiği olmamasına rağmen, Türkiye’nin çıkarlarını destekleyen milliyetçi hareketleri ve örgütleri benimsiyorlar.” İfadelerini kullanıyor.

Gialaoglu burada çok önemli bir olayı da ortaya çıkarıyor. Azınlık gençlerinin üniversitelere düşük sayılan 3 veya 4 puanla yüksek bölümlere (tıp, hukuk, politeknik) alınmalarının uygulamasının temelinde öncelikle şunun anlaşılması gerektiğini, hedefin Azınlık öğrencilerinin herhangi bir şekilde birer diploma almaları için değil, hedefin mükemmel bir Yunan dil bilgisi ile Yunan toplumuna en iyi şekilde entegrasyon olduğunu hatırlatıyor.

Gialaoglu, Batı Trakyalı Türk gençlerin Yunanistan’daki üniversitelerden kendilerine konteyjan kolaylığı sağlanıp mezun olduktan sonra günlük yaşamlarına da atıfta bulunuyor.

Gialaoglu yazısında özetle şunları belirtiyor:

“Bu nedenle Trakya Müslümanları, herhangi bir sosyal, manevi, ekonomik kalkınma için ön koşulun, üyesi oldukları Yunan toplumunun uyumlu bir unsuru olarak Yunan dilinin mükemmel bilgisi olduğunun farkına varmalıdırlar.

Yunancayı mükemmel derecede bilmeleri, Yunan toplumuna tam olarak uyum sağlamalarına yardımcı olacaktır. Kısacası, Azınlığın morfolojik ve büyük ölçüde karmaşık özelliklerinden tamamen sıyrmalarını sağlayacaktır.

Yunan vatandaşı olarak Trakya Müslümanlarının tek bir farkı var, o da din. Bu nedenle, çocuklarının mükemmel Yunanca öğrenmesini bir öncelik haline getirmeleri gerekir.

Aynı zamanda tek ilgi alanlarının başka bir dil bilgisine (yani Türkçeyi demek istiyor) sahip olmaları sonucu, böyle bir uygulamanın (üniversitelerde uygulanan konteyjanın) geçerli olması kesinlikle mantıklı değil. Kaldı ki eğer başka bir ülkede iş yapma niyetinde olurlarsa o ayrı bir konu.

“Yunancayı iyi bilmeyen mezunlar istemiyoruz.”

Bu nedenle, iki dilli anaokullarını hedeflemek yerine, kabul edilemez ve anti-pedagojik bir uygulama, Yunan dilinin mükemmel bilgisinin artık ana hedefleri olması gerektiği konusunda hemfikir olmak iyi olur. Çünkü evlerinde Pomakça veya Türkçe veya Romanca, okulda Türkçe ve Yunanca ve ardından İngilizce veya Almanca veya Fransızca konuşmaları çocuklar için daha fazla kafa karışıklığına neden oluyor.

Sosyal medyada FACEBOOK, Twitter’daki profilinde tek bir Yunanca kelime içermeyen bir Yunan Müslüman avukat veya doktor olması anlaşılır gibi değil. Bu olumlu ayrıcalığı (üniversitelerde uygulanan konteyjan) kullanarak mezun olan Yunan bilim adamları tarafından, Yunanistan’da sosyal medya kullanıcılarının yalnızca Türk dilini seçmeleri mantığını anlayamıyorum.

Sanki komşumuz, yurttaşımız, hemşehrimiz, ortağımız olan hepimizi dışlamak istiyorlar gibi. Bu aynı zamanda bir Yunan üniversitesinden mezun olan aynı bilim adamının KEP’e (Vatandaşa Hizmet Merkezleri) bir Yunanca başvuru dilekçesini bile toparlayamaması anlaşılır gibi değil. Burada, Yunan dilinde düzgün bir belge yazamayan ileri düzey öğrencilerin, diplomalarının değerini baltalayan, kolayca yargılayan üniversite hocalarının sorumluluğunu da belirtmeliyiz.

Bu anlamda Trakya Müslümanlarının eğitim kurumlarına girmesinin ikiye katlanması mantığı herhangi bir amaca hizmet etmiyor, aksine tedbiri bozuyor ve tamamen oy avcılığı haline gelmesini sağlıyor.

Bu uygulama sürdüğü müddetçe iyileştirmeler olmadan (her okula kabul için taban 10, tüm okullarda orantılı dağılım) galiba Yunanistan’daki diğer nüfus gruplarına yönelik eşitsizlik sorunu yaratıyor. Aynı zamanda Müslüman öğrencileri rehavete itiyor ve okumamalarını ve daha iyi Yunanca öğrenmemelerini sağlıyor. Çünkü düşük puanla da geçeceklerini biliyorlar.

Yunanca öğrenmemiz, konuşmamız ve anlamamız gerektiği konusunda hemfikir miyiz? Başka bir dil bilgisinin ancak bir tercih dili olarak yapılabileceği konusunda hemfikir miyiz?

Evet ise, bu olumlu önlemi genişletmek için daha birçok başka önlemleri tartışabiliriz. Yunanca’yı akıcı bir şekilde bilmeyen tek bir Müslüman Yunan vatandaşı olmamalıdır.

Diğer herhangi bir yaklaşım her şeyden önce temelsiz, gerçekçi değildir ve öncelikle Yunan karşıtıdır. Daha eğitimli Yunan Müslümanı vatandaşlar istiyoruz. Artık Yunan toplumunun bir parçası hissetmeyenler ve kendilerini dilsel ve sonunda sosyal olarak sınırlayan ve Yunancayı iyi bilmeyen mezunlar istemiyoruz.

Nihai hedef, Müslümanların dil yeterliliğinin çoğunluk ile mutlak eşitlik içinde fethi ve nihayetinde bu ayrıcalıklı kabul yüzdesinin (üniversitelere giriş) ortadan kalkana kadar azaltılması olmaya devam etmelidir. Ancak bu şekilde gerçekten ilerleyenler ödüllendirilecek ve kendi ayakları üzerinde durmak için böyle bir yardıma ihtiyaç duyacak bir “eğitim azınlığı” yaratmaktan kurtulacağız.”

Kaynak
http://birlikgazetesi.org

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu