Çocuklarını Azınlık Okuluna Göndermeyi Seçebilirler…
“Trakya Müslümanları, çocuklarını Yunanca ve Türkçe derslerin yapıldığı bir azınlık okuluna göndermeyi seçebilirler.”
Yunanistan Milli Eğitim Bakanı Yardımcısı Zetta Makri, “Trakya Müslümanları, çocuklarını Yunanca ve Türkçe derslerin yapıldığı bir azınlık okuluna göndermeyi seçebilirler.” Açıklamasında bulundu.
Yunanistan Milli Eğitim Bakan Yardımcısı Zetta Makri tarafından, “Yunan Çözümü” Partisi Başkanı Kiriakos Velopulos ve Milletvekili Konstantinos Hitas’ın konu ile ilgili bir sorusu üzerine Parlamento’ya yazılı olarak verdiği yanıtta şu ifadeleri kullanıyor:
A- “Trakya Müslümanları, diledikleri takdirde, çocuklarını, Yunanca dil programının tam olarak uygulandığı bölgedeki devlet okullarına gitmelerini seçebilirler.”
B- “Buna paralel olarak, çocuklarının eğitimi için, Yunanca yapılan dersler ve Türkçe yapılan dersler içeren iki dilli programın uygulandığıı Azınlık okullarını seçebilirler. Ülkemizin imzaladığı ve yasalarla onayladığı ve tamamen saygı duyduğu Lozan Antlaşması (1923) ve eğitim anlaşmalarının (22-12-1968 Yunan-Türk Eğitim Protokolü) gereklerine uygun olarak hareket etmektedir.”
Bakan Yardımcısı Zetta Makri’nin yazılı açıklamasının devamında şu ifadelere yer veriliyor:
“Sadece Müslümanların yaşadığı yerleşim yerlerinde, devlet okulu hizmet vermiyorsa ve çocuklarının devlet okullarına gitme isteğini dile getiren ebeveynlere, Yunan Devleti eğitim almaları için onlara toplu taşıma ile günlük ücretsiz ulaşım sağlamaktadır.
Trakya’daki Müslüman azınlığın dilinin çok çeşitliliği ve özelliği, yani dini azınlık içinde Pomakça konuşan, Çingenece konuşan ve Türkçe konuşan nüfus gruplarının bir arada bulunması, Eğitim Bakanlığı tarafından bilinmektedir.
İşin gerçeği, ancak, Trakya Müslümanlarının konuşulan 3 dilinden ikisinin yazılı bir sicilden yoksun olması (geçmişte bireylerin bir Pomak dili yazma girişimlerinde bulunmalarına rağmen), olası eğitim üzerinde bir fren oluşturmaktadır.
Diğer zorluk, ülkemizin geçmişte uluslararası anlaşmalarla yaptığı uluslararası taahhütlerle ilgilidir. Uluslararası hukukun hayati bir ilkesi olan devlet sürekliliği ilkesine dayanarak, daha önceki bu taahhütler engellenemez.
Bu anlamda, Yunanistan ile Türkiye arasında imzalanan ikili anlaşmalar, ülkemizin uluslararası yükümlülükleri açısından hayati önem taşımaktadır. Yukarıdakilerle bağlantılı olarak, uluslararası ilişkilerin diğer temel ilkesi olan karşılıklılık ilkesi de hatırlatılmaktadır.”