Zeybek meclis konuşmasında hükümetin icraatlarını eleştirdi…
İskeçe Milletvekili Hüseyin Zeybek işçi ve işveren arasındaki ilişkileri düzenleyen kanunun görüşüldüğü oturumda söz alarak hükümetin icraatlarını eleştirdi.
İskeçe ili SİRİZA Milletvekili Hüseyin Zeybek, Çalışma Bakanlığı tarafından meclis genel kuruluna getirilen işçi ve işveren arasındaki ilişkileri düzenleyen kanunun görüşüldüğü oturumda söz alarak bir konuşma gerçekleştirdi.
Milletvekili Hüseyin Zeybek konuşmasında, bir buçuk yıldır yaşanan koronavirüs pandemisi sürecinde ülkede sağlık sisteminin ve aylarca süren karantina sonrası ekonominin çöktüğünü, vatandaşların kendilerini virüs tehdidinden korumak için günlük alışkanlıklarından vazgeçmek zorunda kaldığını belirtti.
Zeybek konuşmasında şu ifadelere yer verdi:
“Bu süreçte hastane personelinin sarf ettiği olağan üstü çabaları ve sağlık sisteminin yetesizliğini gördük. Ne yazık ki çok sayıda vatandaşımızın yasını tuttuk. İskeçe, pandeminin ilk dalgasından itibaren en çok etkilenen bölgelerden oldu. Hastanelerin yetersizliğini tedavi sürecindeki hastalar ve vaka sayıları hakkında büyük bilgi eksikliği ile birlikte geleceğe karşı güvensizliği en çok hissettiğimiz dönemleri yaşadık.
Ancak bu görüntülerden hükümet ders almadı gibi görünüyor. Karakteristik olan şu ki, İskeçe Devlet Hastanesi, pandeminin ilk dönemlerinde ayakta kalmasına rağmen şu anda çöküşün eşiğinde ve en önemlisi de yoğun bakım ünitesi yılbaşından bu yana hizmet dışı. Hastanenin tamamında bir (1) anestezi uzmanı mevcut. Olması gereken kadro sayısı ise 7. Tıbbi personel eksikliği toplamda %60’a yaklaşmış durumda. Ne yazık ki, hastanemizin dördüncü bir pandemi dalgasına dayanamayacağı aşıkar. Hükümetin İskeçe Devlet Hastanesine, sağlık personeline gösterdiği minnet ve teşekkürü bu mudur? Bu zor dönemde devlet, İskeçe Hastanesini desteklemedi sonuç olarak ta hastane çöküş sürecine girdi.
Elbette hükümet hastane dışındaki diğer alanlara da kayıtsız kalmamıştır. Parlamento prosedürlerinin azaltılması vesilesiyle, ekonomi, eğitim, kırsal kalkınma ve bugün de çalışma alanında bir dizi halk karşıtı yasa tasarısını onaylamıştır.
Bir başka tipik örnek de pandemi döneminde çiftçilere verilmeyen destek primleridir. Özellikle Virginia tütün türünün aksine, Hükümetin yerel ürünümüz olan Basma tipi tütünün sürdürülebilmesi adına gösterdiği ilgisizlik tesadüf değildir. Bu tutum, hem tarımın devamı hem de bölgemizdeki çiftçi istihdamı açısından olumsuz sonuçlar doğurmaktadır.
Pandemiden dolayı birçok işletmenin hala kapalı olduğu turizmin gidişatına dair net bir görüntüye sahip olmadığımız bu süreçte hükümet, ekonomik çöküşün yükünü emek sektöründe çalışanlara ödetmeyi planlıyor. Bu bağlamda işletmeleri desteklemek yerine bir kez daha bedeli işçi kesimine ödettiğini görmekteyiz.
Bu arada, son günlerde hükümetin, yandaş medyanın da yardımı ile kamuoyunu manipüle etme, siyahı beyaz gösterme, tasarıyı sözde işçiden yana olduğunu ve sözde işçi haklarını koruma konusundaki umutsuz tavırlarına tanık oluyoruz. Görünüşe göre sayın Hatzidakis medyanın da yardımıyla bizimle oyun oynuyor ancak geçen hafta düzenlenen ve yoğun katılım olan genel grev ve yürüyüşlerle emekçi sektörü tarafından gerekli cevabı aldığına inanıyoruz.
Anayasa’nın 22. maddesi, “Çalışmak bir haktır ve Devlet tarafından korunur, tüm vatandaşlar için istihdam koşullarının yaratılmasını sağlar” der. Mevcut yasa tasarısı, özellikle emeğin özel amaçlı ödeneklerle değil, bu zor dönemde korunması yerine anayasayı ihlal etmektedir. Burada şunu da vurgulamak isterim ki, hiçbir hükümet işçi mücadeleleri tarafından garanti altına alınan sekiz saatlik iş gününü “değiştirmeye” cesaret edemedi, ancak siz neoliberalizm tavrı sergileyerek bunu degiştirmeye kalkıyorsunuz.
Ekonomik ve sosyal krizin derinleştiği, gelirlerin düştüğü, işsizliğin çoğaldığı bir dönemde, seçimlerin hemen ertesinde Hükümetin izlediği emek ve toplum karşıtı politikaların ardından, iş kanunu emeğe vurulan son darbedir.
Hükümet pandemiyi, ekonomiyi yeniden yapılandırmak ve işgücü piyasasını kuralsızlaştırmak için bir fırsat olarak gördü.
Vardiyalı çalışmayı, özel programla maaşların düşürülmesini ve 534 Euro’luk bir ödenekle iş sözleşmesinin askıya alınmasını sağladı.
Pazar günleri ve tatil günleri çalışmayı öngördü.
Karantinaya alınan çalışanlar için ücretsiz fazla mesai uygulaması getirildi.
Şimdi de sekiz çalışma saatinin, beş iş gününün kaldırılmasıyla ve bireysel sözleşme yasasının getirilmesiyle son darbesini vuruyor.
Sekiz saatin dışındaki mesai saatleri maddi olarak karşılanmayıp çalışan bu saatler için zorunlu izin kullanmak zorunda bırakılacaktır.
Avrupa Birliği’nin belki de en fakir bölgesine ait bir ilde yaşıyorum. Her yıl binlerce hemşehrim diğer Avrupa ülkelerinde iş bulma umuduyla yurt dışına göç etmektedir. Kesin olan şu ki, işgücü piyasasını ve çalışma haklarını kuralsızlaştıran bu düzenlemeler, yeni iş alanları açmayacağı gibi, daha iyi bir gelecek için yurtdışına göç eden gençleri de geri getirmeyecektir. Tam tersine insanlarımızı yurt dışına gitmeleri için teşvik edecektir.
SİRİZA partisinin önerisi, istikrarlı bir istihdam ortamı oluşturmak ve çalışanların gelirini güçlendirmektir. İşçiler de verdiği emeğin karşılığını alabilmeli ailesine iyi bir gelecek sunabilmeli. Uygun çalışma koşullarında çalışmak herkesin en doğal hakkıdır.
Bunlar bizim vazgeçilmezlerimiz, ama sizin için değil.”