Batı Trakyam Haber

Başkonsolos Ömeroğlu açıklamalarda bulundu…

Başkonsolos Ömeroğlu: “Darbeci askerler iade edilseydi Türk – Yunan ilişkileri farklı bir yöne evrilirdi!

FETÖ terör örgütünün 15 Temmuz darbe girişi yıldönümü öncesinde T.C. Gümülcine Başkonsolosu Murat Ömeroğlu, 14.07.2021(dün) günü açıklamalarda bulundu.

Gümülcine’deki Başkonsoloslukta yapılan basını bilgilendirme toplantısında Murat Ömeroğlu’nun “Dedeağaç’a kaçarak Yunanistan’dan iltica talebinde bulunan sekiz darbeci asker, terörle mücadelede dayanışma ve işbirliği anlayışı çerçevesinde çok kısa sürede ülkemize iade edilerek, Türkiye’de yargılanmalarının önü açılmış olsaydı Türk-Yunan ilişkileri çok daha farklı bir yöne evrilirdi. Bugün gündemdeki bir çok sorun belki geride bırakılmış bile olabilirdi.” Sözleri dikkat çekti.

FETÖ’nün yurt dışındaki yapılanmasına yönelik çalışmalarımız kararlılıkla sürdürülecektir

FETÖ’nün yurtdışındaki yapılanmasına ağırlık verdiğini ve bu bağlamda devletin bunlarla mücadelesinin en öncelikli gündem maddesi olduğunu belirten Ömeroğlu, “Uzun soluklu olduğunu bildiğimiz FETÖ’nün yurt dışındaki yapılanmasına yönelik çalışmalarımız kararlılıkla sürdürülecektir.”

Bu çerçevede, Avrupa Konseyi, Birleşmiş Milletler ve AGİT dâhil olmak üzere ilgili uluslararası mekanizmalarla işbirliğimizi yapıcı bir diyalog ruhuyla sürdürmekteyiz.

Bundan sonraki görevimiz, bir yandan FETÖ denen bu hıyanet şebekesiyle mücadele ederken, diğer taraftan da bu mücadelemizin haklılığını tüm dünyaya daha iyi anlatmaktır.

Bu bağlamda, yabancı muhataplarla yapılan tüm görüşmelerde konu gündeme getirilmektedir.Görüşlerine yer verdi.

Kendisi de darbelere maruz kalmış komşumuzdan, bu konuda daha somut iş birliği beklentimizi ısrarla takip edeceğiz.

“Darbe girişimi sonrası helikopterle Dedeağaç’a kaçan 8 darbeci asker ile eski ordu mensuplarının Türkiye’ye iadesi için Yunan tarafına iş birliği çağrılarımızı da bu meyanda sürdürüyoruz. Buna karşın Yunan makamlarının malum tutumu nedeniyle, bu konuda şimdilik bir ilerleme sağlanamadı. Kendisi de darbelere maruz kalmış komşumuzdan, bu konuda daha somut iş birliği beklentimizi ısrarla takip edeceğiz.

Sorulardan birisi Yunanistan’daki FETÖcü sayısıyla ilgiliydi. Bu konuda esasen Meriç veya Ege üzerinden Yunanistan’a kaçak geçişler olduğu herkesin malumu. Ancak, Yunanistan’daki FETÖcü sayısı hakkında benim zikredebileceğim bir rakam yok. Zira, kaçak yollarla Yunanistan’a geçen FETÖ mensupları burayı güvenli bir liman olarak kullanabildikleri gibi, bir kısmı da buradan başka ülkelere geçmek için bir nevi sıçrama taşı olarak da kullanıyor olabilirler.” Ifadelerini kullanan Ömerolu, düzensiz göçmenlere değindi ve “Burada ilginç bulduğum bir husus da, düzensiz göçten şikayet eden bir ülkenin, FETÖnün iltica mekanizmaları üzerinde haksız başvurularla yarattığı siyasi, mali ve sosyal külfetin kamuoyunda hiç tartışılmıyor oluşudur. ” düşüncelerini aktardı.

Ömeroğlu konuşmasını şöyle tamamladı:

Bin yıldır uluslararası ilişkilerde -en azından dünyanın bu bölgesinde- çok da değişen bir şey olmadığının göstergesi

“FETÖ küresel ağında gözle görülür bir bozulma yaşanırken, örgüt PR ve lobi imkanlarını kullanarak, asılsız haberler üzerinden mağduriyet hikayesi yazmaya, medyada tekrar görünür olmaya ve Türkiye’ye hasım çevrelerle işbirliğini artırmaya çalışmaktadır.

Bu çerçevede, yakın zamanda Yunan basınında FETÖcü olduğu bilinen şahısların veya FETÖ kontrolündeki sözde düşünce kuruluşu tarzındaki yapılanmaların propagandasının yapıldığını hepiniz görmüş olmalısınız.

Şahsi fikrim, Bunca teknolojik ve sosyolojik gelişmeye ve değişime rağmen aslında belki de bin yıldır uluslararası ilişkilerde -en azından dünyanın bu bölgesinde- çok da değişen bir şey olmadığının göstergesi bu durum. Belki 500 yıl önce Cem Sultan birilerinin elinde koz olarak tutuluyordu, 20 yıl önce bu teröristbaşı Abdullah Öcalan idi (PKK idi), 20 yıl sonra kim veya ne olur bilmek mümkün değil tabi. Bu strateji belki bin yıldır çok da değişmeden uygulanıyor, ama sonuçta sözkonusu stratejinin istenen sonuçların tam tersini yarattığı da açık bence.

Sivil, asker şehit olan tüm vatandaşlarımızı rahmet ve saygıyla anıyor, gazilerimize şükranlarımızı sunuyoruz.

Yıllardır devlet organlarına yuvalanmış FETÖ’nün, Türkiye Cumhuriyeti’ni yıkmak için giriştiği bu kalkışma girişimi, Türk halkının kanıyla ve canıyla verdiği mücadele ile başarısızlığa mahkum oldu.

Bu mücadelede sivil, asker şehit olan tüm vatandaşlarımızı rahmet ve saygıyla anıyor, gazilerimize şükranlarımızı sunuyoruz.

Türk halkı bu değerleri içselleştirmiş, canı pahasına korumuştur. Bir anlamda, Atatürk’ün, “Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır” sözünün gereğini yerine getirmiştir.

Kanlı darbe girişimine karşı gösterilen tarihi direniş, Türk halkının en büyük ortak paydasının demokrasi ve cumhuriyet olduğunu gösterdi. Bence 15 Temmuz’dan alınması gereken en önemli ders bu ortak paydanın ne pahasına olursa olsun korunmasıdır. Türk halkı bu değerleri içselleştirmiş, canı pahasına korumuştur. Bir anlamda, Atatürk’ün, “Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır” sözünün gereğini yerine getirmiştir.

FETÖ, masumane bir eğitim hareketi kisvesi altında kurduğu okullarda genç beyinleri endoktrine ederek, “Kainat imamı” olarak adlandırdıkları Gülen’in talimatlarını sorgusuz yerine getiren, bu uğurda hiçbir yasal ve ahlaki norm tanımayan radikal bir müridler ordusu yetiştirmiştir. Bu okullardan mezun olanların çoğu, sınav sorularının önceden ele geçirilmesi suretiyle devletin en kritik kurumlarına yerleştirilmiş, örgütün önünde engel görülenler türlü kumpaslarla bertaraf edilmiştir.

Dolayısıyla, benzeri bir durumla karşılaşmamak adına ehliyet, liyakat ve sadakat, fırsat eşitliği gibi prensipleri önceleyen bir şekilde hareket etmenin çok önemli olduğunu düşünüyorum.

15 Temmuz Türk-Yunan ilişkilerini nasıl etkiledi sorusu da vardı. Başarısız darbe girişiminden sonra Dedeağaç’a kaçarak Yunanistan’dan iltica talebinde bulunan sekiz darbeci asker, terörle mücadelede dayanışma ve işbirliği anlayışı çerçevesinde çok kısa sürede ülkemize iade edilerek, Türkiye’de yargılanmalarının önü açılmış olsaydı Türk-Yunan ilişkileri çok daha farklı bir yöne evrilirdi. Bugün gündemdeki bir çok sorun belki geride bırakılmış bile olabilirdi. Bu anlamda ben çok büyük bir fırsatın boş yere ve küçük hesaplar uğruna heba edildiği görüşündeyim. Keşke bu kararı alan kişiler daha cesaretli ve daha geniş vizyon sahibi olabilselerdi diye düşünmeden edemiyorum.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu