Batı Trakyam Haber

Asım Çavuşoğlu: Eğitimde sözün bittiği yerdeyiz…

Eski BTMMMC Başkanı Çavuşoğlu: "Eğitim, sadece bilginin ezberletilmesi değil, bilgiye ulaşacak aklın ve düşünceleri hayata geçirecek iradenin eğitilmesidir"der.

Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı’na uzun yıllar hem öğretmen hem de kapanan Batı Trakya Medrese Mezunu Müslüman Müallimler Cemiyeti Başkanı olarak hizmet vermiş Asım Çavuşoğlu azınlık eğitiminin durumunu değerlendirdi.

Azınlığın eğitimi için verdiği mücadele uğruna Yunan devleti tarafından çok sevdiği mesleğinden azledilmiş Asım Çavuşoğlu, yeni eğitim yılının başlamasına sayılı günler kadar geçmişten bugüne azınlık eğitimine yapılan müdahaleleri değinerek gelinen süreci kaleme aldı.

OKULLAR AÇILIYORAMA… (ÖĞRETMENİM DİNLER MİSİN?)

Aşık Veysel bir şiirinde şöyle diyor: “Dünyanın en zengin aklını gördüm, Sermayesini sordum, dedi ki: okul”. Uzun bir yaz tatilinden sonra ilköğretime yeni başlayan öğrencilerin heyecanlı bakışları, ara sınıflardaki öğrencilerin yaz tatili nedeniyle uzun bir zaman sonra bir üst sınıfta tekrar buluşmanın verdiği apayrı bir hava ve anlamla, okulları birleştirilen öğrencilerin kendilerini farklı bir çevrede bulmanın getirdiği uyum problemleriyle, veliler ve azınlığımız için ise burukluk ve endişe ile karışık duygularla 2021 – 2022 yeni eğitim yılı başlıyor

Tüm öğrencilerimiz eğitim ve öğretim yılına huzur ve güven içinde başlamanın coşku ve heyecanını yaşamaktadırlar. Hayırlı Olsun!

Bilindiği gibi, okullarımız, 1923 yılında Birinci Dünya Savaşı’nın galip devletleriyle Türkiye arasında imzalanan Lozan Barış Antlaşması’nda, ülkemiz Yunanistan, idaresine bırakılan Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı’nın dil, din, ırk ayırımı yapılmaksızın yaşam ve özgürlüklerinin korunmasını, en başta eğitim ve kültürüne özerklik tanıyacağına taahhüt etmişti. Ayrıca söz konusu antlaşma hükümlerinin anayasa ve bütün kanunların üzerinde olacağı , bunlara aykırı kanun çıkarılamayacağı da hükme bağlanmıştı.

Azınlığımızın eğitim haklarının özel ve özerkliği söz konusu antlaşmada garanti altına alınmış olmasına rağmen Avrupa Birliği üyesi ülkemiz Yunanistan, anlaşma ve protokollerin lafzına ve ruhuna mütenasip yükümlülüklerini yıllara sârî olarak sistemli bir şekilde ihlal etmesi sonucu, azınlık eğitiminin statüsü ve yönetim esasları önemli değişiklere uğramış çelişkili ve anlaşmalarla kurulan hassas dengelere uymayan, son derece karmaşık bir mevzuat yumağı ortaya çıkmıştır. Bu nedenle günümüzdeki eğitim anlayışı hayata hazırlamak bir yana, hayatın gerçeklerinden uzaklaşmaya sebep oluyor. Eğitimin hayata hazırlama işlevi kimsenin umurunda değil. Tüketim çağında eğitim de tüketiliyor. Öğrenciler, veliler göz göre göre oyalanıyor. Okullar göstermelik , öğretmenler gösteren, öğrenciler de gösterilen birer nesne halini almıştır. Oysa okullarımız sorun çözme yeri olmalıdır. Toplumun ve bireyin karşılaştığı sorunlar araştırmacı ve yapılandırmacı bir şekilde, hayata dair bir tecrübe olarak işlenmelidir.

Bu girişten sonra tekrar başa dönerek eğitimimizle ilgili bazı çarpıcı konuları dile getirelim. Şöyle ki: Ülkemiz Yunanistan’ın Batı Trakya’yı ilhakı yıllarında (1920), çalışır durumda 86 tane azınlık ilkokulu mevcuttu. 1922 ve 1924 yıllarında çıkarılan yasalara istinaden okul sayısı 305’e yükseldi. 1920’lerde Batı Trakya’da Osmanlı’dan miras çalışır durumda olan 16 dînî Lise (Medrese) vardı ki , bunlar idare-i Yunaniye’nin azizliğine maruz kalarak birer birer kapatıldılar, yok sayıldılar.

Günümüzde sadece adları kalan, tarihi medreselerin yerine, ülkemizde hiçbir eğitim kurumu ile eşdeğer olmayan bir medrese1949 yılında Gümülcine’de tedrisata açılır. Ertesi yıllarda da İskeçe ili Şahin kasabasında ikinci bir medrese açılır. Bu arada 1952 yılında Gümülcine’de Celâl Bayar Azınlık Orta ve Lisesi açılır. Diğer taraftan Osmanlı Padişahı II. Abdülhamit tarafından 1884‘te ortaokul olarak yaptırılan Gümülcine’de İdadiye okulu tedrisatına devam ediyordu. Ancak bu okul, Bulgar işgalinde bir süre kapalı kaldıktan sonra 1913’lerde tekrar eğitime başlamıştır. 1950’lere gelindiğinde 20 Nisan 1951 yılında Yunanistan – Türkiye arasında bir “Kültür Anlaşması” imzalandı. Söz konusu anlaşmanın imzalanmasından sonra iki ülke arasındaki ilişkiler o denli iyileşmişti ki ülkemiz bu anlaşma ile yetinmeyip 1954 yılında eğitimimiz konuları üzerine yeni bir yasa çıkarmıştır. Çıkarılan ve “Mareşal Papagos Kanunu” diye anılan 3065/ 1954 sayı ve tarihli yasa ile Yunanistan’da ilk ve son olarak “Türk İlkokulları” deyimi kullanılmıştır.

Akabinde Trakya Genel Valisi G. Fessopulos, bahse konu kanunun uygulanması için azınlık okullarına A.1043 / 17 – 12 – 1954 sayılı kararını göndermiştir. Genel Vali, azınlık okullarındaki tabelaların derhal değiştirilmesini “MÜSÜLMANİKON SHOLİON yerine TÜRKİKON SHOLİON yazılması için ikinci bir genelge göndermişti.

Ne var ki, 21 Nisan 1967 Albaylar Cuntası, Batı Trakya’da milli bir azınlığın bulunmadığını, Lozan Antlaşması’na göre azınlığın “Müslüman Azınlığı” olduğunu ileri sürerek Genel Vali Fessopulos’un kararının geçerliliğini iptal etmiş ve 1109 sayılı kanuna istinaden “Türk” ibaresinin yazılı olduğu bütün okul tabelaları indirilerek yerlerine “Müsülmanikon – M/KON “ ibaresi yazılı tabelalar asılmıştı.

Hele son yıllarda özellikle ilköğretim konusunda endişe verici olumsuzluklar yaşanmaktadır. Azınlık bireyleri okullarımızın çağdaş birer bilim yuvası olmasını talep ederken ilgili mahalli makamlar, yıllardır azınlık çocuklarının milli ve dini kültürümüzle yetişmesini önlemeye yönelik uygulamalarına ek olarak, 2007 – 2008 öğretim yılından itibaren anaokulları zorunlu hale getirilirken mahalli makamlar, mülkiyeti azınlığımıza ait olmak üzere, Türk azınlığın yoğun olarak bulunduğu yerleşim birimlerinde anadilde anaokulları açılmasını engellemektedir.

İdari reform çalışmaları kapsamında , ekonomik krizden dolayı Yunanistan genelinde öğrencisi azalmış devlet okullarını kapatma / birleştirme programına, benzer durumdaki azınlık ilkokullarının da özel ve özerkliği göz ardı edilerek dahil edilmesi düşündürücüdür.

Bu endişe verici uygulama, toplumumuzu son derece rahatsız etmiştir. Çünkü, bizim okullarımız özel ve özerkliği olan okullardır. Yunanistan ulusal eğitim sistemi içindeki ilköğretim okullarıyla herhangi bir paralelliği bulunmamaktadır. Okullarımızı kapatma / birleştirme yönüne gidilmesi, Lozan Antlaşması’nın ilgili hükümlerine olduğu kadar, Türkiye-Yunanistan ikili Anlaşma ve Protokollerin hükümlerine ve bugün genel kabul gören İnsan Hakları ile Hukuk Devleti ilkelerine de aykırıdır.

Ülkemiz Yunanistan ulusal eğitim sistemi içindeki ilköğretim okullarıyla hiçbir paralelliği bulunmayan okullarımıza karşı hiçbir esneklik sergilenmemesi ve bugüne kadar malûm gerekçelerle kapatılan azınlık ilkokul sayısı hayli kabarmıştır. Ancak ne yazıktır ki azınlığımıza karşı devlet politikası çizgisinde hareket eden Atina hükümetleri, toplumumuzu potansiyel bir tehdit ve tehlike olarak değerlendirmişler ve bu çerçevede şekillendirdikleri azınlık politikalarıyla toplumumuza kendi vatandaşları gibi muamele etmemişler ve azınlığımızı yüzyıllardır üzerinde yaşadığı bu topraklardan söküp atmak için akla – hayâle gelmeyen sistematik baskılar uygulamışlar, “Azınlık haklarımız” maalesef görmezden gelinmiş – gelinmektedir.

Söz konusu baskılar neticesinde çeşitli dönemlerde pek çok soydaşımız ekonomik ve siyasal baskılar sonucu mal varlığını bir yolunu bulup elden çıkararak , Türkiye veya Avrupa’nın herhangi bir ülkesine işçi olarak göç etmek zorunda kalmışlardır.

Eğitim sistemimizin dibe vurduğunu bilmeyenimiz,şikâyet etmeyenimiz yok gibi! Öğrencilerimiz her açıdan lime lime dökülüyorlar. Her fırsatta demokrasiye, hukukun üstünlüğüne, insan hak ve özgürlüklerine saygılı olduğunu ifade eden Avrupa Birliği üyesi ülkemiz Yunanistan, anlaşma ve protokollerin lafzına ve ruhuna mütenasip yükümlülüklerini yıllar içinde sistemli bir şekilde ihlal etmesi sonucu, azınlık eğitiminin statüsü ve yönetim esasları önemli değişikliklere uğramış, kendi içinde çelişkili ve son derece karmaşık bir mevzuat yumağı ortaya çıkmıştır. Bugünkü haliyle azınlık eğitim sistemi, azınlıkla devlet arasındaki bağları gerginleştiren ve güvensizliği tetikleyen bir hale gelmiştir.

Bu noktada uygulamadaki mevzuatı detaylı bir şekilde yazmak bilineni tekrarlamaktan başka bir şey olmadığından yazmayacağım. Ancak şunları belirtmek isterim: 2022 yılının eşiğinde dünyamız önemli değişmelere sahne olmaktadır. “Bilimsel ve Teknolojik Devrim Çağı” diyebileceğimiz bu çağ, tüm dünyayı ve toplumları köklü bir biçimde değiştirmekte, bilgi ve teknoloji toplumu olma yolunda başlatılan amansız yarış, giderek artan bir hızla sürdürülmektedir. Bu gelişmeler haliyle, eğitim sistemimizi de etkilemeye devam etmektedir.

Bu nedenle çocuklarımızı ekonomik, sosyal ve kültürel açıdan destekleyici, eğitici ve yönlendirici önlemlerin, azınlığımızın yapısına uygun şartlar içinde tutarlı olarak ele alınması zorunludur. Öğretmenlerimiz bu konuda (imkânları ölçüsünde ) gerekli çalışmaları yapmaları elzemdir. Çünkü: Aklı geliştiren, kullanılmasını öğreten bilgilerle zenginleştiren okuldur.

Okul, bir eğitim ve öğretim yuvasıdır, insanın yetiştirildiği yerdir. Okul eğitim ve öğretim yuvası olarak, çeşitli bilgiler verir, beceriler kazandırır. Ayrıca okul, toplu yaşamayı, birbirimizi sevmeyi, kurallara uymayı da öğretir. Okula gitmek, ondan yararlanmak insan hayatında çok önemli bir aşamadır. İnsan var olduğundan beri, yeni şeyler öğrenmek ve bilgiye sahip olmak ister.

Gelişmiş toplumlarda bilgi; güç ve otoritedir. Okul, hayatımızın ilk dönemlerinde oldukça önemli yer tutmaktadır. Okul sadece bireyin hayat standartlarını yükseltecek ve iyi bir meslek sahibi yapacak bilgi ve becerileri vermekle kalmaz. Aynı zamanda toplumların yapılarının, insan ilişkilerinin nasıl olacağının, bireysel ve toplumsal sorumluluklarının neler olacağının, hizmet ettiği toplumun maddi ve manevi değerlerini de öğrencilere aktarır ve davranış haline getirir. Öğrencilerimizin milli, ahlaki, insani, manevi, ve kültürel değerlerini yaşayan koruyan, geliştiren bireyler olarak yetiştirilmesi hususu hayati önem arz etmektedir..

Ünlü Fransız romancısı Victor Hugo derki: “okul uygarlığın geliştiği yerdir. Eğitim – öğretim insanın doğumundan ölümüne kadar süren, sürmesi gereken bir süreçtir. İnsan öğrenme yeteneği sınırsız olan , sürekli bilgilenen, değişen, gelişen ve yenilenen bir varlıktır. Eğitim ve öğretim sürekli olarak yenilenmeyi,gelişmeyi, değişime açık olmayı, çalışmayı zorunlu kılan dinamik bir alandır ve hayat boyu devam etmektedir.

Eğitim, hem kişinin hem toplumunun hem de devletin geleceğini kurduğu için üzerinde hassasiyetle durulması gereken önemli bir iştir.

Özetin özeti: Eğitim, sadece bilginin ezberletilmesi değil, bilgiye ulaşacak aklın ve düşünceleri hayata geçirecek iradenin eğitilmesidir.

Yapılan müdahalelerle eğitimde sözün bittiği yerdeyiz…

Bu duygu ve düşüncelerle 2021 – 2022 eğitim – öğretim yılının verimli geçmesini temenni eder, sevgi, saygı ve başarı dileklerimi sunarım.

Asım ÇAVUŞOĞLU

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu