Azınlığın talepleri Trakya Kalkınma Komisyonu’na iletildi…
Batı Trakya Türk Azınlığı’nın talep ve beklentileri, Trakya Kalkınma Komisyonu’na iletildi. Başbakan KiriakosMiçotakis’in talimatı üzerine oluşturulan ve Trakya bölgesinin kalkınması ve sorunların çözümüne dönük rapor hazırlamak üzere çalışmalarına başlayan ve meclisteki siyasi partilerin temsilcilerinin yer aldığı Trakya Kalkınma Komisyonu’na, azınlığın görüşlerini içeren öneriler geçtiğimiz günlerde sunuldu.
Batı Trakya Türk Azınlığı Danışma Kurulu çatısı altında kurulun “Çalışma Grubu” tarafından hazırlanan rapor, Batı Trakya Türk Azınlığı Danışma Kurulu üyeleriyle değerlendirildikten sonra son halini aldı.
Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı’nın; azınlık sorunları, uluslararası anlaşmalarla garanti altına alınan hak ve bunlarla ilgili ihlaller, azınlığın ekonomik geri kalmışlığı ve ekonomik kalkınmadan eşit pay alma talebi, tarımla ilgili sorun ve beklentilerle diğer sosyal sorunların ve azınlık toplumunun talep ve beklentilerinin yer aldığı 16 sayfalık rapor geçtiğimiz günlerde Trakya Kalkınma Komisyonu’na iletildi.
Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı Danışma Kurulu’nun “Çalışma Grubu” tarafından hazırlanan ve Komisyona sunulan raporun ana maddeleri şöyle:
Bulgular – Sorunların Çözümü için Öneriler
Lozan antlaşması ve bazı uluslararası anlaşma ve protokollerle statüsü belirlenen Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı’nın hukuki statüsüne saygı gösterilmelidir.
Trakya’daki Azınlık haklarının korunmasına ilişkin olarak, Yunan Devleti tarafından uluslararası düzeyde üstlenilen yükümlülükler ile Azınlığa uygulanan fiili muamele arasında ciddi bir tutarsızlık olduğu kesinlikle anlaşılmaktadır.
Diğer bir deyişle, dört ana başlık incelenmesinden yalnızca, esas olarak insan haklarının korunması için uluslararası hukuktan kaynaklanan hakların teorik olarak korunması ortaya çıkmaktadır.
Ancak ne yazık ki, bu haklardan yararlanma söz konusu değildir. Bu, özellikle azınlık eğitimi, din özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü ve siyasi temsil gibi bir dizi temel insan hakkı için geçerlidir.
On yıllardır Trakya ve özellikle Azınlık, ülkenin yeniden yapılanma politikalarının sınırları dışında kalmış ve kalmaya devam etmektedir.
Aynı zamanda, Devletin her zamanki politikası, Azınlıkla ilgili meselelere müdahale etmeye karar verdiğinde, azınlık tarafından demokratik olarak kendi temsilcilerinin aleyhine, atanmış veya kendi kendini tayin eden temsilcileriyle uzlaşmaktı.
Müslüman – Türk Azınlığı, Trakya’nın önemli, gerçek ve vazgeçilmez bir parçasıdır. Bu gözlem sayesinde, Azınlığa destek gelmeden Trakya’nın yeniden modern yapılanmasının başarılı olamayacağı anlaşılmaktadır. Sonuç olarak, ‘Kanun önünde Eşitlik
– Devlet önünde Eşitlik’ ilkeleri, eskimiş olmasa da kesinlikle yetersizdir. Bunun nedeni, Anayasa ve Lozan Antlaşması hükümleri göz önüne alındığında, Yunan vatandaşları olan Azınlık mensupları için kanun önünde eşitlik
– Devlet önünde eşitlik ilkelerinin uzun zaman önce kabul edilmiş olması gerekirdi. Bir devletin vatandaşları arasındaki kanun önünde eşitlik
– Devlet önünde eşitlik apaçık olduğu için, uluslararası insan hakları hukuku ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihadı, azınlıklara ekonomik, sosyal ve politik yaşamın çeşitli alanlarında farklı muamele etme olasılığını (pozitif ayrımcılık) uzun süredir kabul etmektedir.
Son olarak, mevcut sorunları çözmek için çözüm önerileri ile ilgili olarak, bunlar çoğunlukla yukarıda tanımlanan problemlerle bağlantılıdır. Her halükarda, bahsedilen sorunların çözümü en az üç temele dayandırılmalıdır.
İlk olarak, modern bir Avrupa devletinde ulusal ve dini bir Azınlığın varlığının, ulusal güvenlik ve bütünlüğe doğal olarak bir tehdit oluşturmadığı anlaşılmalıdır. Bu nedenle, Batı Trakya Azınlığı’nın milli kimliğinin Yunan Devleti tarafından tanınması, modernleşmenin, demokratik ilerlemenin ve insan haklarına saygının somut bir kanıtı olacaktır. Aynı zamanda, Azınlık üyelerinin de iç işlerinde özerklik ilkesine saygı gösterme talepleri de dikkate alınmalıdır.
İkincisi, ülkemiz Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını tam ve etkin bir şekilde uygulaması gerekmektedir. Bu, hem nihai kararlar hem de Mahkeme önünde bekleyen davalar olmak üzere tüm davalar için ayrım gözetmeksizin geçerli olmalıdır.
Üçüncüsü, Azınlık ile ilgili olarak alınacak herhangi bir karar, dayatma ve sahte bir diyaloğun sonucu olmamalı, azınlığın gerçek temsilcileriyle dürüst ve ileriye yönelik bir diyalog yolu sonunda alınmalıdır.
Özellikle, yukarıda belirtilenlerin altına imza atan Müslüman-Türk Azınlığın kurumları şunları önermektedir:
Azınlık Eğitimi ile ilgili olarak,
Eğitim, Azınlık için hayati bir konudur Azınlığın acil bir talebi, Azınlık okullarının kademeli olarak kapatılmasının derhal durdurulmasıdır. Azınlıktoplumununyeniözelazınlıksporsalonlarıveliselerikurulmasıtalebibenzer, yasalveadildir.
Bu bağlamda, azınlıkeğitiminin modernize edilmesi için acil bir ihtiyaç vardır ve mevcut durum, ne yazıkki, ikidilliazınlık eğitiminin modern küresel standartlarını karşılamıyor. ikidilli öğretim materyalinin güncellenmesi-modernizasyonu, okul kütüphanelerinin zenginleştirilmesi ve Yunan ve Türk delegasyonları arasında bir eğitim diyalog mekanizmasının yaratılmasından bahsedilmektedir.
Ayrıca, azınlık okullarının düzgün işleyebilmesi için, Okul Vergi Dairelerinin görevlerinin güçlendirilmesi ve son zamanlarda gözlemlendiği gibi indirimden kaçınılması gerekmektedir. Her okulun ihtiyaçları dahilinde ve ilgili idari görevleri üstlenecek deneyime sahip olmanın yanısıra, Türk dilinin öğretimini sınırlandırma çabaları durdurulmalı ve 14925 / 22-1957 sayılı Bakanlar Kararı sıkı bir şekilde uygulanmalıdır.
Müslüman okullara öğretmen atanırken EPATH mezunlarının tercih edilmesini sağlayan 695/1977 sayılı yasanın 3. maddesinin 7. fıkrası. Aynı zamanda Okul Vergi Dairesi ile yapılan anlaşma sonrasında Türk Üniversitelerinden ilköğretim öğretmenlerinin de atamalara dahil edilmesi hükmü eklenmelidir.
Altyapı ile ilgili olarak, Devlet derhal mevcut eksikliklerin restorasyonuna, azınlık okul binalarının bakımına veya tadilatına ve modernizasyonuna geçmelidir. Ksanthi azınlık lisesinde yukarıda anlatılan durum karakteristiktir.
Siyasi temsiliyet ile ilgili olarak,
Siyasi temsiliyet söz konusu olduğunda, Parlamentoya girmek için %3’lük baraja ilişkin seçim yasasının demokratikleştirilmesi çok önemlidir.Bu nedenle Dostluk.Eşitlik ve Barιş Partisi’nin Yunan Parlamentosu’ndan dışlanmasına yönelik her türlü siyasi ve hukuki çabanın kaldırılması önerilmektedir.
Partinin kamusal diyaloğa katılımının engellenmesi, yalnızca Demokrasinin ülkemizdeki işleyişini etkilemektedir. Mevcut sorunlar, geleneksel ulusal politikaya aykırı olsa da, farklı veya karşıt görüşleri dışlayarak çözülemeyecektir.
Yunan Devleti, Trakya’daki ulusal veya dini çeşitliliğin görüş ve fikirlerinin itibarsızlaştırılmasıyla sona ermeyeceğini nihayet fark etmelidir.Bu nedenle, modern bir toplumda Azınlıklarla birlikte (etnik, dini, ırksal vb.) bulunmanın bir ön koşul olduğu ve demokratik bir Avrupa Devleti kapsamιnda olduğu kanıtlanmalıdır.
Ekonomik Sorunlar ile ilgili olarak,
Bölgenin ekonomik verileri ile alakalı , çok sayıda önlem önerilebilir. Ancak, ayrım gözetmeyen ve hedeflenmeyen önlemler sadece yeniden yapılanma programının başarısızlığına yol açabilir.
Trakya’nın yatırımlar için gerekli fonlardan mahrum olduğu açıktır, ancak yukarıda da belirtildiği gibi, Azınlıklardaki çiftçilerin en azından tazminat konusunda eşit muamele görmediği algısı zaten yaygındιr.Bu nedenle, bölgenin mali desteği, ya ulusal kaynakların tahsisi yoluyla ya da Avrupa fonlarının doğrudan tahsisi yoluyla destek sağlanması gerekmektedir.
Buna ek olarak, yararlı olan her türlü finansman, özellikle çiftçiler ve hayvancılıkla uğraşanlar için, yeni türleri ve yeni yetiştirme biçimlerini hedefleyerek ve standart süt ve süt üretim birimleri kurmak gibi, bunların kullanımına yönelik uygun teknik bilgi ve eğitimin sağlanmasına destek verilmelidir.
Yasal olarak izin verilen her durumda , Devlet, Azınlık üyesi olan çiftçilere ve yetiştiricilere ihtiyatlı destek-güçlendirme (pozitif ayrımcılık) sağlamalıdır.
Din Özgürlüğü ile ilgili olarak,
Din özgürlüğü ile ilgili olarak, azınlığın yıllardır devam eden talebi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kesin kararına göre de, Müftüler Devlet tarafından yasal ve demokratik bir şekilde tanınmalıdırlar. Bundan böyle de dini liderler seçimle göreve gelmelidir.
Çeşitli azınlık meselelerinin iç işleyişinde özerklik ilkesine göre, Devlet yasadışı müdahalelerini durdurmalı ve gelecekte benzer eylemlerden kaçınmalıdır. Bu bağlamda, Müslümanların mülkiyet yönetimi, bizzat Azınlığın belirlediği kişilere teslim edilmelidir.
Aynı şekilde Trakya’daki vakıf mallarının da tek bir yerden yönetilmelidir. Yönetimi 11 üyeli bir kurul üstlenmeli. Her halükarda, bu tür uygulamaların kendilerini yönetenlere aykırı olduğu bilindiğinden, malların bölüştürülmesine ve satışına yönelik hareketlerden kaçınılmalıdır.
Son olarak, Azınlığın statüsünü düzenleyen özerklik ilkesinin doğrudan ihlali nedeniyle, Eyalet Genel Sekreteri gibi yerel yöneticilerin vakıfların yönetimiyle ilgili konulara müdahale etmekten kaçınmalıdır. Devlet, Azınlık ile verimli bir diyalogdan sonra 3647/2008 sayılı kanun düzenlemesini gerçekleştirmelidir.
Örgütlenme Özgürlüğü ile ilgili olarak,
Dernek kurma özgürlüğü ve özellikle azınlık derneklerinin yasal olarak kurulması, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından karara bağlanan bir konudur. Temel taleplerden biri, Mahkemenin kararları tam ve doğru bir şekilde uygulanması veya başka bir deyişle, Strazburg yargısına başvurmuş olan derneklerin tanınmasıdır.
Ayrıca, bu hakkın gelecekte kısıtlanmasından, yani Türk ifadesini içeren derneklerinden kurulmasının yasaklanmasından kesinlikle kaçınılmalıdır. Devletin, azınlığın dernek kurma konusundaki yasaklayıcı tutumu, uluslararası alanda mahkumiyetine sebep olmuştur.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 46. Maddesinin sonuçları göz önüne alındığında, mantıklı olan, söz konusu kararlara uymak için en kısa sürede harekete geçmektir.