Türk-Yunan anlaşmazlıkları neden ve nasıl çözülmeli paneli…
SETA'dan "Türk Yunan Anlaşmazlıkları Neden ve Nasıl Çözülmeli" paneli..
Altınbaş Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Çağrı Erhan:
– “Türkiye Yunanistan istikşafi görüşmeleri Türkiye – AB ilişkisini de etkileyecek”
– Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Uzuner:
– “Anlaşmazlıkların çözülememesi temelde güven eksikliğinden kaynaklanıyor”
– Helen Girişimciler Derneği Başkanı Dr. Vasilis Apostolopoulos:
– “Yunan-Türk ilişkilerinin geleceği girişimcilikten geçiyor. Buna içten inanıyorum. Ben bunu, güven inşa etme aygıtımızın çok önemli unsuru olarak görüyorum”
– Pire Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Petros Liakouras
– “Kıta sahanlığının sınırlandırılması çözülürse, sorunların geri kalanı çok yoğun karakterini kaybeder”
Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA), “Türk Yunan Anlaşmazlıkları Neden ve Nasıl Çözülmeli” konulu web panel gerçekleştirdi.
Hasan Kalyoncu Üniversitesi Öğretim Üyesi ve SETA Güvenlik Uzmanı Murat Aslan ve Panteion Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Enstitüsü Direktörü Prof. Dr. Konstantinos Filis’in ortak moderatörlüğünü yaptığı panele, Altınbaş Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Çağrı Erhan, Marmara Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Zuhal Mert Uzuner, Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) Türkiye – Yunanistan İş Konseyi Başkanı Levent Sadık Ahmet, Helen Girişimciler Derneği Başkanı Dr. Vasilis Apostolopoulos, Pire Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Petros Liakouras ve Panteion Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kostas İfantis konuşmacı olarak katıldı.
Panelde, Türk Yunan ilişkileri, iki ülke arasındaki anlaşmazlıklar ve yakında gerçekleştirilecek istikşafi görüşmeler değerlendirildi.
– “Türkiye Yunanistan istikşafi görüşmeleri Türkiye – AB ilişkisini de etkileyecek”
Altınbaş Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erhan, yaptığı konuşmada, iki ülkenin üç başlıkta istikşafi görüşmeler yapmak üzere anlaştığını ve bunun güzel bir haber olduğunu ifade etti.
İki ülkenin 2016 yılına kadar 60 tur görüşme yaptığına değinen Erhan, kıta sahanlığı, münhasır ekonomik bölge gibi konuların görüşüldüğünü ama görüşmelerin başarılı olmadığını aktardı.
Erhan, buna rağmen gerçekleştirilecek olan istikşafi görüşmeleri olumlu bulduğunu belirterek, Türkiye ve Yunanistan arasında gerçekleştirilecek müzakerelerin Türkiye’nin AB üyelik süreci için de önemli olduğuna dikkati çekti.
Gümrük Birliği’nin Türkiye – AB ilişkilerini yeniden canlandırmak için önemli bir faktör olabileceğini ve AB mevcut dönem başkanlığını yürüten Almanya ve ocak ayında başkanlığı devralacak Portekiz’in pozisyonunun anlaşmayı yenileme müzakerelerine hazır olduğunu kaydeden Erhan, şu ifadeleri kullandı:
“Yeni dönemde gerçekleştirilecek görüşmelerin negatif kamu görüşünden uzakta uzmanlar tarafından ele alınmasının olumlu olacağına inanıyorum. Daha önce de şahit olduğumuz üzere kamuoyu görüşü ilişkileri zehirleyebilir. İstikşafi görüşmeler Türk Yunan ilişkilerini etkileyeceği gibi Türkiye – AB ilişkilerini de etkileyecek. Cumhurbaşkanı Erdoğan, BM 75.Genel Kurulu toplantısında yaptığı konuşmada bütün Akdeniz ülkelerini kurulacak bir platformda diyaloğa çağırdı. Yunanistan’ın bu çağrıya destek vermesi olumlu etki yapabilir.”
– “Anlaşmazlıkların çözülememesi temelde güven eksikliğinden kaynaklanıyor”
Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Uzuner ise iki ülke arasındaki anlaşmazlığa bakıldığında Türk ve Yunan medyasında 1970’lerde başlayan eski olayların devamlı tartışıldığını ve kamuoyu görüşünün bu şekilde oluştuğunu belirtti.
Anlaşmazlıkların çözülememesinin temelde güven eksikliğine dayandığını aktaran Uzuner, medya diplomasisi uygulandığını ve bu tartışmaların ekran önünde yapılmaması gerektiğine dikkati çekerek, şunları kaydetti:
“Bu görüşmeler kamuoyu görüşü bir kenara bırakarak gözden uzakta gerçekleştirilmeli.Televizyonlarda uzmanların ve akademisyenlerin iki ülkenin askeri kıyaslama yapmasını gereksiz buluyorum. Güveni yeniden sağlayacak adımlar atıp bir masada sorunlar konuşulmalı.”
Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) Türkiye – Yunanistan İş Konseyi Başkanı Levent Sadık Ahmet de anlaşmazlıkların çözümünde iki ülkenin ticari ilişkilerinin önemine değindi.
Ahmet, yatırımcılar için hızlı vize sağlanmasının faydalı olacağını kaydederek, şu ifadeleri kullandı:
“Tarım, enerji, lojistik ve sağlık gibi önemli sektörlere odaklanmak gerekiyor. Koronavirüsten ötürü transit geçişler yapılamıyor. Ticari olarak gece 23.00’ten sabah 07.00’ye kadar sınırlar kapalı ve uzun kuyruklar oluşuyor. Bulgaristan sınırı 1 Eylül’de açıldı. Yunanistan sınırının da açılması görüşülmeli.”
– “Yunan-Türk ilişkilerinin geleceği girişimcilikten geçiyor”
Dr. Vasilis Apostolopoulos ise iki ülkenin, “ortak bir kaderi” ve “iyi bir komşuluk ilişkileri sürdürme” sorumluluğunu paylaştığını belirtti.
Gelecek yıllarda Türk-Yunan ilişkilerinin iyileştirilmesinin mümkün olduğuna işaret eden Apostolopoulos, “Yunan-Türk ilişkilerinin geleceği girişimcilikten geçiyor. Buna içten inanıyorum. Ben bunu, güven inşa etme aygıtımızın çok önemli unsuru olarak görüyorum.” diye konuştu.
Apostolopoulos, Türkiye ve Yunanistan’ın “daha yeşil” ve “daha sürdürülebilir” enerjiyi benimseyerek enerji modellerini çeşitlendirmeye çalıştığına dikkati çekerek, iki ülkenin yatırım artışına ihtiyacı olduğunu vurguladı.
İki ülke arasındaki iş birliğinin derinleşmesini de teşvik eden Apostolopoulos, “Yunanistan ve Türkiye, Avrupa enerji güvenliğindeki stratejik konumlarını yükseltme açısından büyük güçlere ve ortak çıkarlara sahiptir.” ifadelerini kullandı.
– “Kıta sahanlığının sınırlandırılması çözülürse, sorunların geri kalanı çok yoğun karakterini kaybeder”
Prof. Dr. Petros Liakouras da istikşafi görüşmelerin müzakereyi hazırlamanın yolu olduğunu belirterek, iki taraf arasındaki gerginliklerin giderilmesi için doğru forum olduğuna dikkati çekti.
Türkiye ve Yunanistan ilişkilerinde gerginliği yaratan tek sorunun “geçmişte kıta sahanlığının sınırlandırılması meselesi” ve “Doğu Akdeniz ile ilgili münhasır ekonomik bölge” olduğunu kaydeden Liakouras, bunun iki ülke arasında “çetrefilli” bir mesele olduğuna vurgu yaptı.
Liakouras, kıta sahanlığının sınırlandırılmasına mutabık kalınırsa, diğer tüm konuların “yoğun karakterini yitireceğini” belirterek, “Diyaloğa katılan insanlardan gerçekten aldığım bir şey, yani, Yunan ve Türk delegasyonundan, kıta sahanlığının sınırlandırılması çözülürse, sorunların geri kalanı çok yoğun karakterini kaybeder.” değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de Libya ile yaptığı kıta sahanlığı anlaşmasına da değinen Liakouras, bu anlaşma yapılmadan önce anlaşmayla ilgili herhangi bir görüşme yapılmadığını belirtti.
Liakouras, Türkiye-Libya arasındaki bu anlaşmanın iki temel hukuki sorunu olduğunu ileri sürerek, bunlardan birinin “Libya ve Türkiye kıyılarının çok uzak olması ve yasal olarak Yunan adası ve Mısır’ın karşı kıyısı tarafından kesintiye uğraması” ve diğerinin ise “anlaşmanın anayasaya göre meclis onayı alınmadan yürürlüğe girmesi” olduğunu kaydetti.
Liakouras, Türkiye-Libya anlaşmasının diğer devletler tarafından imzalandığı için Yunanistan için bağlayıcılığı olmadığını da sözlerine ekledi.
– Artan gerilimin sebebi “jeopolitik”
Prof. Dr. Kostas İfantis ise, Yunanistan ve Türkiye arasındaki kültürel farklılıkların hali hazırda sorun olduğunu belirterek, en son yaşanan gerilimin “jeopolitik” ve şimdiye kadarki “en fazla güvenlik odaklı” sorun olduğunu vurguladı.
İki ülke arasında artan gerilimin sebebinin Türkiye’nin Libya ile yaptığı kıta sahanlığı anlaşması olduğunu kaydeden İfantis, “Her halükarda bu bir dönüm noktası oldu. Yunan bakış açısına göre, mutabakat çok saçma ve çok tuhaftı. İstisnasız Yunan politika yapıcılar ve kamuoyu ayağa kalktı.” değerlendirmesinde bulundu.
İfantis, Atina yönetiminin “stratejik reflekslerini ateşleyen” etmenin Ankara’nın eylemleri olduğunu ileri sürerek, “Türkiye’nin Libya muhtırası olmasaydı, Yunan-İtalyan ve Yunan-Mısır sınırlandırma anlaşmaları olamazdı.” yorumunda bulundu.